26 Aralık 2017 Salı

BU KİTABI ÇALIN- Murat GÜLSOY

 Aralık ayının ve 2017 yılının son haftasından merhaba. Bu ay yaşadığım yoğunluk kitap okuma zamanımı benden çalmış olsa da, sonunda "Bu Kitabı Çalın" kitabını bitirmeyi başardım. Ben, bu kitabı alın demek istiyorum :)). Murat Gülsoy'un  "Öyle Güzel Bir Yer Ki"romanını okuduktan sonra, 2000 yılında ilk kez yayınlanmış, yazarın sanırım ikinci kitabı "Bu Kitabı Çalın" ı aldım. Murat Gülsoy'un bundan sonra okuyacağım kitabı ise "Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul" (1999).🙌

On iki hikaye birbiri ardından geliyor. Kitap Can Yayınlarından çıkmış ve 10. basımına ulaşmış. Ayrıca "Bu Kitabı Çalın" hikaye kitabının yazarına bir ödülü var. 2001 Sait Faik Hikaye Armağanını kazandırmış. Kitabın ilk hikayesi "Bu Kitabı Çalın". Adı çok ilginç değil mi! evet kitap satıldığı kitapçının vitrininden çalınıyor.. Gazetelere düşmüş kitap hırsızlığı bu yaşıma kadar rastlamadım ama ya çalınırsa.... Genellikle kitaptaki hikaye kurguları aklınıza gelmeyecek şaşırtıcı olaylar üzerinden gelişiyor; örneğin, "Hızlı Düşünme Sanatı" hikayesinde Mine çalıştığı firmanın düzenlediği seminere katılır. Hazırlıklarını tamamlamış ve evlenmek üzeredir. Ansızın semineri veren gurusuna aşık olur ! Hayatını altüst edebilir mi .... Bir diğer hikaye ; firmanın insan kaynakları müdürü olan titiz mi titiz Tarık G.'nin evinde porno filmi çekildiğini fark etmesi ile başlıyor, yani evi kötü yola düşmüştür, acaba evini kurtarmaya çalışırken kendisi de kötü yola düşebilir mi.. :)) "Sakla Beni" hikayesinde ise Ali Kapancı hikayenin kahramanı olarak çıkıyor önümüze. Bir gün ansızın evinin kapısını çalan eski arkadaşı beni sakla diyerek evine yerleşir. Ali'nin hayatını çalmasına ne dersiniz...
Hepsini anlatmayacağım elbette, ama beni en çok etkileyen "Yazarın Belleği" hikayesinden  son olarak biraz bahsetmem gerek. Bu sefer kendisinin farkında olan ve yaratılma sürecindeki bir roman kahramanı, kendisinin yaradılışını, yani yazarın bir hikayeyi oluştururken, bir karakteri yaratırken seçimlerini, kurgunun gelişimini  yazarın belleğinde dünyaya dair biriktirdiği bilgiler içinde  dolaşarak, anlatıyor, bu hikaye çok değişik değil mi ?
Epey keyif aldığım bir hikaye kitabı oldu. Yeni yılda yeni romanlar ile görüşmek üzere. Seçtiğim alıntıları okumayı unutmayın lütfen.
Mutlu seneler💓
İyi okumalar ...

  • "Bellek denilen şey esrarlarla dolu bir garip lunapark işte.."
  • "Belki de uydurduğumu ya da kurguladığımı sandığım öykülerin birçoğu gerçekte yaşayıp da unutmuş olduğum şeyler..."
  • "Devasa genişlikteki bir mucizeler sarayı olan edebiyat..."
  • "Yazarların dünyasında hiç olmazsa ruhum serpilip boy atacak bir alan bulmuş oluyordu..."
  • "Düşünce nedir? Basit olarak hayalden başka bir şey değildir. Düşünmek ve hayal kurmak aynı şeydir.Aralarında işlevsel olarak bir fark yoktur. Sadece içerikler farklıdır. Ciddi diye nitelendirdiklerimize düşünce, gayri ciddi bulduklarımıza hayal deriz..."
  • "Başkasını didikledikçe kendinden uzaklaşır insan. Kendine dönmelisin.Kendi içine. Herşeyin sırrı senin o heyecanla çarpan kalbinin tam içinde, başka bir yerde değil..."
  • "Bana tüm belleğine ve özellikle de dünyaya ilişkin bir köşeye istiflediği bilgilere sınırsız giriş izin verdi ve ben bu bilgileri kullandıkça kendisini benimle karıştırıyor.."



30 Kasım 2017 Perşembe

İLK AŞK - Ivan TURGENYEV

Merhaba,  Ivan TURGENYEV'in 1860 yılında yayınlanmış "İlk Aşk" romanını Haydarpaşa Sahaflar Festivalinden edindim. Birçok romanın eski basımlarına rastladım ve üstelik oldukça temizler. "İlk Aşk" romanı 86 sayfa, Varlık yayınlarından basılmış ve  benim elimdeki 11.basım. Romanın çeviren, Nihal Yalaza TALUY. Bir dönem romanı  143 yıl önce yazılmış ne muhteşem değil mi! 
Yazar, şair, Ivan Turgenyev, 1818 yılında Orel'de  doğar ve 1883 yılında 65 yaşında Paris'te vefat eder. Çocukluğunda ailesi ile birlikte Moskova'ya yerleşirler. Orada Moskova ve Petersburg Üniversitelerinde Felsefe eğitimini tamamlar. Daha sonra Almanya'ya Berlin'e giderek tarih ve klasik filoloji dallarında çalışmalar yapar. Çocukluk yıllarında özel okullarda ve özel öğretmenlerden eğitim aldığı için Almanca, Fransızca, ve İngilizce'yi çok iyi bilmektedir. Yunanca ve Latince'yi de üniversite öğrenimi sırasında öğrenir, oldukça eğitimli bir yazardır. Babası soylu bir ailedendir, ancak yoksul düşer. Süvari Albayı babası malikane sahibi yaşlı bir kadın olan İvan'ın annesi ile evlenir ve  bu evlilikten İvan doğar. İvan'nın annesi eğitime ve kültüre düşkün fakat bir o kadar sert bir kadındır. Suç işleyen  toprak kölelerini acımasızca cezalandırır, kırbaçlatır. Feodal - Aristokrat Rusya'sında doğup büyüyen İvan'ın "İlk Aşk" romanında o dönem hayatını anlatmaktadır. Diğer romanları;  Babalar ve Oğullar (1862 roman), Arefe (1858 roman), Rudin (1855 roman), Asilzade yuvası (1855) v.b.
Romanda 16 yaşında üniversite'ye hazırlanan Vladimir 'in  Prenses Zasenika' ya olan  saf ve derin aşkı anlatılmaktadır. 1883 yılı yazında Neskuçonye kasabasında yazlıklarının bitişiğinde ki  ahşap eve prenses Zasenika ve annesi taşınırlar. Vladimir'in babası yakışıklı ve annesinden 10 yaş küçüktür. Annesi ile parası yüzünden evlenmiştir. Annesinin yaşantısı kıskançlıklar, çırpınmalar ve bunalımlar içinde geçmektedir. Ailenin tek çocuğu olan Ivan adeta tek başına büyümektedir. Güzeller güzeli Prenses Zasenika'yı gördüğünde ona aşık olur ama bu aşk tek taraflıdır, daha sonra prensesle tanışırlar. Prensesin talipleri çoktur, o da güzelliğinin farkındadır. Etrafında pervane olan yakışıklı prensler ile diyalogları ve onları evinde ağırlamaları, oynanan aşk oyunlar, dönem kıyafetleri ve uşakların varlığında bir hayat anlatılmaktadır. Gençliğin  ateşliği varlığında aceleci, heycanlı, hayatlar. Romanı okurken bir dönem filmin izler gibiydim.  Sonunda Prenses Zsenika bir seçim yapar ... İlk aşk romanında genç bir erkeğin gözünden aşk zor mudur, yıkıcı bir duygu mudur sorgusu da yapılmaktadır.     

İyi okumalar..

21 Kasım 2017 Salı

BENİ ASLA BIRAKMA - Kazuo ISHIGURO

Merhaba👩, Kasım ayını bitirmeden ve 2017'yi tamamlamadan, Japon yazar Kazuo Ishiguro'nun romanını okuyabildiğim için çok mutlu olduğumu söylemek istiyorum. Kazuo Ishiguro 2017 Nobel Edebiyat Ödülünü kazanan yazar oldu. Kitaplarını Yapı Kredi Yayınları (YKY) yayınlıyor http://www.ykykultur.com.tr/ En bilinen romanı bugün benim de tanıtacağım "Beni Asla Bırakma". Romanı anlatmaya başlamadan önce başıma gelen ve tanık olduğum iki olayı anlatmak istiyorum. İlki kitap fuarında oldu, Yapı Kredi yayınlarının önünde Kazuo Ishiguro romanlarını incelerken  görevlilerden biri, Kazuo Ishiguro okumak istiyorsanız "Beni Asla Bırakma " ile başlamalısınız, dedi. Birkaç gün sonra  ben Kadıköy'de Yapı Kredi Yayınlarına yine kitap bakmak için girmişken, yanımda bir baba-kızın sohbetine tanık oldum. Kız -Baba bir dakika Kazuo Ishiguro'nun kitaplarına bakmak istiyorum, bu sene Nobel Edebiyat ödülünü o kazanmadı mı- dedi. Baba, -okumaya başlayacaksan "Beni Asla Bırakma" ile başla derim kızım- dedi. Böylece, Times tarafından ingilizce yazılan en iyi 100 roman arasına alınan "Beni Asla Bırakma " romanını   okumaya başladım. ❤

Yazar, Kathy H. üzerinden romanı anlatıyor. Romanın anlatıcısı Kathy ve Kathy'de bu durumda yazarın kendisi :). Kathy H. 31 yaşında ve Hailsham'lıdır. 11 yılldır bakıcılık yapmaktadır. Bakıcılığını yaptığı bağışçıları beklenenden çok fazlasını başardıkları için bu kadar yıldır bakıcı kalabildiğini anlatıyor. Kathy H. romanda duygularını çok samimi bir dille anlatmaktadır. Bu noktada söylemek istediğim şey;  bana bir erkek yazarın genç bir kadının  duygularını ve arkadaş ilişkilerini bu kadar doğal anlatması, çok ilginç geldiği gibi ebetteki çok başarılı da buldum, yazar bunu nasıl başarıyor ? Nobel ödülü bu ayrıntılarda gizli sanırım :) .
Neyse, romana dönecek olursam bir yıl sonra bu işi bırakmanın doğru olduğu kararına varan Kathy geçmişe,  mezun olduğu Hailsham'da ki anılarına arkadaşlıklarına dönüyor ve hayatlarının nasıl biçimlendiğini daha derinden anlamaya çalışıyor. Bakıcılığını yaptığı Hailsham'lı arkadaşları Ruth ve Tommy ile anılarını hatırlıyor. Hailsham'da iken gerçekleri öğrenme teşebbüslerini, umutlarını, kırgınlıklarını ve aşklarını. Hailsham bir proje okuludur, ve Hailsham'da sanat önemlidir. Sanatları ile kendilerini insan yerine koymalarını sağlayabilecekler mı ? Aşkları için bir şey yapabilecekler mi ? Soruların  cevapları romanda var :). Romanı başlarda anlamak zor, hatta son 50 sayfasında hikayeyi tamamen görmeye başlıyorsunuz diyebilirim. Sanki bilinen sınırların dışında bir roman....

İyi okumalar....

18 Kasım 2017 Cumartesi

Kitap Fuarları ile İlgili Notlar

Merhaba, ❤ bu yılın kasım ayını yarıladık. Kitap alışverişi için gerçekten güzel bir ay oldu. Kasım ayının başında 4-13 Kasım tarihlerinde 36. Tüyap Fuarı Beylikdüzü'nde yapıldı. Anadolu yakasından Beyliküzü'ne gitmek  zaman alıcı ve zor olsa da  gitmeyi başardım. Uzuuun Beylikdüzü- Söğütlüçeşme (34G) metrobüs hattının varlığını hatırlatmak isterim :).  36. Tüyap Kitap Fuarında çeşitli yayınevlerinin yazarlarının yeni ve eski kitapları  %25 ve %30  indirimli olarak satıştaydı.  Yazın başında ise Haziran ayında Haydarpaşa Garında 9. Kadıköy Kitap günleri de düzenlendi. Orada da  %30'a varan indirimler ile  kitap satışları yapıldı. 
Bugün, internet üzerinden kitap alışverişi de önemli bir seçenek. Üstelik belli bir tutardan sonra kargo bedava :). Ama şunu itiraf etmek gerekir ki, kitapçıya uğramak ve orada yeni çıkan kitapları incelemek, aradığın kitabı raflar arasında bulmanın  tadı bir başka. İnternet sitelerinden kitap satışlarını çok sıkı takip ettiğimi söyleyemem ama tercih ettiğim sitenin adını verebilirim. Benim tercih ettiğim "idefix.com".  Burada özellikle  idefix'ten bahsetmemin nedeni  bugünlerde 15. Sanal Kitap Fuarını düzenleniyor olması. %25, %35, %45 ve %70'e  varan indirimlerle  çeşitli yayınevlerinin kitaplarını satın alma imkanı sunuyor. Sanal Kitap Fuarı  Aralık ayının sonuna kadar sürecek. Siteye uğramanızı tavsiye ederim. 


Birde,  Kasım ayı etkinliği olarak özellikle eski ve nadir bulunan kitap, mecmua, belge, harita, plak meraklıları için; - Anadolu yakasında yaşayanlara daha kolay olacak-, 18 Kasım'dan itibaren, Beyoğlu ve Üsküdar Sahaf festivaller 'inden sonra,  Haydarpaşa Sahaf Festivali günleri de  başlıyor. İstanbul'un çeşitli semtlerinden 40 sahaf bir arada.   Bunu da hatırlattıktan sonra, gönül rahatlığı ile 2018'i yeni aldığım  kitapları/romanları okumak ve  bloğuma yazmakla geçireceğimi söyleyebilirim :). İyi okumalar..





10 Kasım 2017 Cuma

ÖYLE GÜZEL BİR YER Kİ -Murat GÜLSOY

Yeni bir romanla yeniden merhaba, Murat Gülsoy'un geçen sene okuduğum"Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet" romanından sonra ,  "Öyle Güzel Bir Yer ki" romanını çıktığını duyar duymaz edindim. 36. Tüyap Fuarının ilk günü 4 Kasım Cumartesi Can yayınlarının standında satışa sunulmuştu. Roman 239 sayfa oldukça sürükleyici  bir  aşk hikayesi.
"Öyle Güzel Bir Yer ki " romanının  çok etkileyici bir başlangıcı var. Roman,  ortak  kaygılar ile başlıyor. Herkesin buralardan uzaklara, başka bir yerlere gitme isteği var; caddeden geçen hızlı ambulans sesleri ve oluşan gürültü ile, kendi aralarında yine ne oldu ; terör mü ?, darbe mi? , iç savaş mı ?  diyaloğu ile başlıyor. 
Kerem, liseden unutamadığı aşkı Hülya ve diğer arkadaşları  yıllar sonra Kerem'in antikacı dükkanında bir araya gelirler. Şimdi 40'lı yaşlarındadırlar. O geceki toplantıda 6 arkadaş lise yıllarına döner geçmiş hatırlanır. Hayatları mutsuzlukları,  hayal kırıklıkları hataları, konuşulması planlanmadan konuşulur sanki bir itiraf gecesi gibi. En az konuşan Keremdir. Kerem kendini arkadaşlarının dünyasından çok uzak hissetmektedir. Ancak Kolej yılları birlikte geçtiği için ortak geçmişleri vardır. O buluşmadan sonra Kerem Hülya'nın hayatına dahil olur. Romanda Kerem'in yaşlı Yahudi'nin bakıcılığını yaptıkları çocukluk yıllarını, ona kalan antika dükkanı, babasıyla olan ilişkilerini, geçmişe ait mutsuzluklarını da okuyoruz. Mutlu sonla bitmiyor roman fakat, yazar  yıkılan   antika dükkanı ile birlikte Kerem'in geçmişinden kopup yeni bir hayata başlangıç yapma olasılığını  hissettiriyor. 

İyi okumalar..

29 Ekim 2017 Pazar

SÖYLEV(NUTUK)-ATATÜRK


Merhaba, bugün 29 Ekim Pazar. Bu yıl Cumhuriyetin kuruluşunun 94. yılını kutluyoruz. Bugüne özel blogumda yayınlayabileceğim en anlamlı kitap tartışmasız Atatürkün kaleme aldığı SÖYLEV (NUTUK). Benim Kütüphanemdeki iki ciltlik Söylev (Nutuk) 1964 yılı, Türk Dil Kurumunun Yayını. Bana babamdan yadigar. Babamda bu basımdan epey yararlanmış, tükenmez kalemi ile çeşitli bölümlerin altını çizmiş ve yanına notlar almış... Söylevi açtım ve Atatürk'ün anlattığı; 28 Ekim 1923  pazar akşamını ve 29 Ekim 1923 pazartesi gününü yani  Cumhuriyetin ilanına giden 24 saati okudum, okurken öyle bir konsantre olmuşum ki sanki Ata' nın sesi kulaklarımdaydı...


CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN💖


Sevgilerimle..

23 Ekim 2017 Pazartesi

DÜŞÜNCE BALONLARI-David LODGE


Ekimin son haftasında tekrar merhaba. Bugün size tanıtacağım romanı, kitap okumayı seven bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine aldım, ve David Lodge'un dünyası ile tanışma fırsatı elde ettim. İtiraf etmek gerekirse akademik hayatı fon olarak kullanması bu romana ilgimi daha çok arttırdı...Kurgu okumanın keyfi çok özel benim için. Ben kurgu okurken yazarların özellikle yarattığı karakterleri tanımak ve olayların karakterlerin doğrultusunda sarpa sarmasından (sarpa sarmak bence doğru bir ifade) ve sonunda bir çözüme ulaşmasından çok keyif alıyorum. Arkadaşımla eş zamanlı olarak okuduğumuz bu romanın sonunda  kadın erkek ilişkileri üzerine epey sohbet etmiştik. Doğru anladınız, eninde sonunda roman ilişkiler üzerinden ilerliyor. 2005 basımlı bu roman Ayrıntı yayınlarından çıkmış, çevirmen ise Meram Erdoğan. Birde uyarım var, roman eski basım olduğundan yazıların satır aralığı dar, ilk bakışta içinize bir sıkıntı basabilir bu roman nasıl biticek diyebilirsiniz, ama konu gerçekten epey ilginç gelişiyor. Konudan biraz bahsedecek olursam, önce ifla olmaz bir çapkın olan Ralph  Messengerla başlamam gerekir;
Roman kahramanı Ralph Messenger son derece parlak bir akademisyendir. Bilişsel Bilim Merkezinin yöneticisidir. Yapay zeka ve insan bilinci ile ilgili araştırmalarından ötürü aranan bir bilim insanıdır. Karısı Carrie  ile mutlu bir evlilikleri vardır. Gelir düzeyleri de oldukça iyi. Karısı Amerikalı Carrie'nin  hayatlarında sağladığı  huzura rağmen, Ralph çapkınlıklarından vazgeçememektedir. İki çocukları olan Messenger ailesinin bir de aralarında yaptıkları  anlaşma şöyle, yaşadıkları bölgenin sınırları içinde olmamak şartıyla Ralph başka kadınlarla oynaşabilme özgürlüğüne sahip. :)). Hayatları böyle akıp giderken "Goulchester Üniversitesi'ne" Sosyal Bilimler Enstitüsü'nün davetlisi olarak Yaratıcı Yazarlık dersleri vermek için gelen Helen Reed kampüse yerleşir. Ralph ile tanışırlar ve Ralph'ın kampüsteki akademisyen çevresine Helen'de dahil olur. Helen, ateist Ralph'in aksine koyu Katolik kurallar ile yetiştirilmiş üstelik hayatında  kendisi gibi edebiyatçı olan kocasını bir yıl önce ani bir kalp krizinden kaybetmiş halen yasta bir kadındır. Kampüsteki lojman hayatı, dersler, öğrenciler ile diyaloglar, akademik çevrelerdeki toplantılar, kongreler , hırs, rekabet  bu iki insan arasında gelişen bağa paralel anlatılmaktadır Romanda Ralph'in ve Helen'in birbiri ile ilgili, düşünce balonlarını okuyoruz, ve tabi bir de gerçeklik var. Bundan sonrasını size bırakıyorum, İyi okumalar....







  

11 Ekim 2017 Çarşamba

Haruki Murakami Romanlarım

Merhabalar, Doğan Kitap'ın yayınladığı Haruki Murakami Kitaplarından;💓 Sahilde Kafka, Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları, Sputnik Sevgilim, Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında ve
İmkansızın Şarkısı, kitaplarımın yanına Zemberekkuşu'nun Güncesi romanını ilave ettim. Böylece, kütüphanemde ki Haruki Murakami romanlarının sayısı altıya ulaştı. Zemberekkuşu'nun Güncesi romanını da en kısa zamanda okuyup bloğumda paylaşacağım.

Son dönemin en sevdiğim yazarlarından Haruki Murakami'nin romanlarını bu kadar sevmemin nedeni onun akıcı ve şiirsel dili, romanın ilk sayfalarından itibaren sizi adeta konunun  içine sürüklüyor.  Ayrıca yarattığı karakterler çok renkli,  ana karakterin etrafında süregelen olayların içinde kendi belirgin özellikleri ile varoluyorlar. Murakami özellikle Sahilde Kafka romanında fantastik karakterlere de  yer veriyor. Kurgunun örgüsünde hep bir heyecan var, puzzle gibi bütünü görmek için  parçaları birleştiriyorsunuz, romanın sonu  ise tahmin edilebilir gibi değil:). Postmodern romanın önemli örneklerinden biri  olarak "Sahilde Kafka"  gösteriliyor.  21. yüzyılın çekik gözlü dalisi diye adlandırılan,  dünya ve Japon edebiyatının en popüler yazarlarından olan Haruki Murakami  kimdir diye merak ederek internetten yazarla ilgili bilgilere baktım, paylaşmak istiyorum.    

12 Ocak 1949 Kyoto şehrinde II. Dünya Savaşı sonrası Japonya'sında doğar. Babası Budist bir din adamı, annesi ise bir tüccarın kızıdır. Kobede geçirdiği çocukluk yıllarından sonra  Üniversite yıllarını Tokyo'da geçirir. Waseda Üniversitesinde Klasik Drama eğitimini tamamlar. Evlenir. Tokyo'da karısı ile birlikte  7 yıl boyunca küçük bir jazz bar işletir. Batı edebiyatının etkilerinin görüldüğü romanları  Japon 'ya da çok satılanlar listesine girer ancak  gelenekçi Japon edebiyatçılarının; eserlerinin Japon hayatını yansıtmadığı  konusunda eleştiri oklarının arasında kalır. Bir süre karısı ile birlikte Japonya'dan uzaklaşır. New York'a göç eder ve hayatının bir bölümünde orada yaşar. Ancak tekrar ülkesine döner....
Birçok uluslararası edebiyat ödüllerinin sahibi ve Nobel edebiyat ödülü adayı olmuş değerli yazar Haruki Murakami ile ilgili okuduklarımdan aklımda kalanlar bunlar.
Son olarak şunu söyleyebilirim;  Haruki Murakami'nin dünyasına "Sahilde Kafka" romanı ile giriş yapabilirsiniz. Devamı gelecektir, eminim :)

Sevgilerimle... 

28 Eylül 2017 Perşembe

DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ - Gülten AKIN

Merhabalar, bugünkü yazım galiba şiir sevenlere göre. :) Şiirlerini çok sevdiğim Gülten Akın'ın Yapı Kredi Yayınlarından yayınlanmış  "Deli Kızın Türküsü" şiir kitabını Eylül ayı boyunca okudum. Bugüne kadar yayınlanmış ve bilinen tüm şiirlerinden seçme yapan ve kitabı hazırlayan Raşit Çavaş. Kitapta benim de en  sevdiğim şiirlerinden olan "Üşümekten Değil Korku" şiiri de yer alıyor.   
Eylül ayında okumak istediğim romanları maalesef henüz okuyamadım ama şiir okumak bana epey iyi geldi :) Aslına bakarsanız, şiir kitabını okumak, romanı okumaktan daha çok zaman alıyor. Duygusal anlamda oldukça yoğun kitaplar, özellikle seçme şiirlerinden derlenmiş şiir kitaplarında hem şaiirin duygusal dünyasını çok yakından tanıma fırsatı buluyorsunuz hem de hayata bakış açısını isyanlarını,sitemlerini ve sevgilerini bir nevi şairle vakit geçirmek gibi bir şey.Ben özellikle Gülten Akın'ın sitemlerini çok sevdim. Gülten Akın için, Deli Kızın Türküsü şiir kitabının önsözünde de değinildiği gibi; "Gülten Akın, şiirini kendisi ve başkası arasında gidip gelerek örer. Şiirlerinde vurgular adeta sis içinde bir çan gibidir" Bana göre güçlü bir empatinin ve gözlemin, yaşanmışlığın duygusal dünyasından koparıp  sundukları onun şiirleri. Kitapta aşk var, doğa var, ayrılık yalnızlık özlem, kadın,ölüm gibi temalara vurgular var... Son olarak, beynelmilel bir konu olan AŞK ile ilgili Gülten Akın'ın bir şiirini size okuyarak yazımı tamamlıyorum. Başlıyorum;


Tuhaf Bir Aşk
Kırılıyoruz ya sen ya ben
ya da kırılmışlığımız
öyle derin öyle onarılmaz
bir yol arıyor yüzeye vurmak için
bir bahane. Onarılamıyoruz. 
onaramıyoruz, ekimiz görünmeden
sen ve ben

aramıza gerilen sahte deri
katılaşmış,çatlayabilir ancak, çatlıyor
sızıyor kan senden ya da benden
bazan ikimizden
bilemiyoruz yaşamayı severek
ve sevmeden
belki hem severek hem sevmeden
böyle parçalanarak dağılarak
mı ölünür?
dünyaya bir bütünlük bırakmadan
oysa ölüm bile usul usul
yaşama benzer yaşama benzer.

Sevgilerimle...

10 Eylül 2017 Pazar

Eylül Ayında Kitap Okumak !

Merhabalar, 
Eylül ayında kitap okumak bir başka güzel. Tatiller birçoğumuz için  sona ermiş, sıcak havaların biraz da olsa etkisi azalırken rahat nefes alarak koltuğa yaslanmak ve kitabımıza konsantre olmak zor değil. Nerde kalmıştım der demez , romanın bizi kendi dünyasına çekmesi ile kendi hayatımızda vıdı vıdı eden iç sesimizden bir süreliğine uzaklaşmak ve düşünce balonlarımızı romanın görseli ile doldurmak. Belki 1 saat belki daha fazla okumak.. Psychologies dergisinin eylül ayı sayısında http://www.psychologies.com.tr/2017/09/ okuduğum yazıdan bir iki şey paylaşmam gerektiğini düşündüm. "Kitap Oku Ömrü Uzat" başlıklı araştırma yazısında (Yale Üniversitesi, ABD) haftada üç buçuk saatlik okumanın okumayanlara kıyasla, ömrü %23 uzattığı sonucuna ulaşılmış bir araştırmadan sözü ediliyor. Araştırma 12 yıl boyunca 50 yaş üstü 3000 kişi üzerinde yapılmış. Gazete veya dergilerden çok kitap okumanın faydasının daha çok olduğundan söz eden araştırma, devamında şunu söylüyor; Kitap okumak ömrü uzatıyor, çünkü kitap okurken beynimiz daha derin ve yavaş ve yoğun  bir aktiviteye odaklanıyor. Bu aktivite entelektüel oluşuma destek veriyor, ve beyin fonksiyonlarını, eleştirel bakış açısını, sosyal algıyı ve duygusal zekayı geliştiriyor. Hayatımızda karşılaştığımız sorunları daha kolay çözebilmek için beynimizi geliştirmeye her yaşta ihtiyacımız var. Kitap okumaya devam etmek için gerçek ve güzel bir neden değil mi? :))

İyi Okumalar...

28 Ağustos 2017 Pazartesi

Süper İyi Günler- Mark Haddon

Merhabalar, Mark Haddon , İngiliz yazar, çocuk kitaplarıyla tanınıyor,özellikle zihinsel ve bedensel engelli insanlar üzerine yaptığı çalışmaları var. Yetişkinlere yönelik yazdığı ilk kitap "Süper İyi Günler" 2003 yılında Whitbread Yılın romanı ve yılın kitabı ödülünü almış. Benim de Mark Haddon'ın okuduğum ilk kitabı Türkiye İş bankası Yayınlarından çıkan 7. basıma ulaşan  "Süper İyi Günler" oldu. Bu kitabı bitirdikten sonra çoğu zaman yaptığm gibi okuduğum kitabın yazarının diğer bir romanını arştırdım ve satın aldım. Bundan ötürü, Mark Haddon'ın yine Türkiye İş Bankası yayınlarından çıkan "Küçük Bir Sıkıntı" romanını aldım, ancak henüz okumaya başlayamadım.
"Süper İyi Günler" beni çok etkileyen bir roman oldu. Roman Christopher Boone'nun hayatını anlatıyor. Romanın ilginç olan yanı Christopher'ın otizmli bir çocuk olması ve onun dünyasından dış dünyayı algılama şekli, annesinin ve babasının ilişkilerine bakışı, tespitleri, korkuları ve bir nevi hayatta kalma mücadelesi anlatılıyor. Romanda Christopher bir cinayet olayını aydınlatmaya çalışan çok dikkatli bir dedektif, olayı bulmaca gibi çözüyor. Christopher karşı komşuları bayan Shears'ın  köpeği Wellingto'nn  bahçede bir tırmık saplanmış olarak ölü buluyor. Buna çok üzülüyor ve  kendisi bu cinayetin dedektifi gibi cinayeti yapanı araştırıyor ve yaşadığı bu olayı bir cinayet romanı olarak yazmaya karar veriyor. Aslında Christopher bilim ve matematik ile ilgili kitapları seviyor. 7507'ye kadar bütün asal sayıları sayabiliyor ve düzenli olmak onun hayatta güven içinde olmasını sağlıyor. Christopher'in da herkes gibi iyi günleri ve kara günleri var, caddede peş peşe 5 kırmızı araba görmesi onun için  süper iyi bir gün olacağı anlamına geliyor.
Otizimli bir çocuğun dünyasını yakından tanımak ve onun iç sesine kulak vermek için çok güzel bir roman.
Herkese kendi anlamlandırdığı şekilde, süper iyi günler dilerim.

İyi okumalar...

10 Ağustos 2017 Perşembe

KÖRLÜK- JOSE SARAMAGO

Merhaba, bugün Portekizli yazar Jose Saramago'nun  romanı Körlük'ten bahsetmek istiyorum. Romanda anlatılan olaylar tek kelimeyle bir kabus gibi. Romanın konusuna gelince, bir şehirde kırmızı ışıkta duran bir kişinin aniden kör olması ile başlıyor hikaye. İlk kör evine kadar yardımsever duygularla henüz kör olmayan  o anda yoldan geçen başka biri tarafından getiriliyor. Henüz bir kişinin görme yeteneğini kaybetmesinin hayatın akıcılığına vurduğu darbe romanın ilk sayfalarından itibaren soğuk kanlılıkla  anlatılıyor. Bu arada  yazar romanda roman kahramanlarına isimleri ile hitap etmiyor.(Örneğin; ilk kör, doktor, doktorun karısı, siyah gözlüklü kadın  olarak anlatıyor).
Romanda körlük karanlıklara gömülmek değil, bembeyaz bir boşluğa gömülmek olarak anlatılıyor.
Romanın can alıcı noktası; göz doktoruna vakanın ulaşması, doktorun muayene etmesi ve ardından kendisinin de kör olması ve körlüğün bulaşıcılığını  sağlık bakanlığına ve üst makamlara rapor etmesi. Roman, körlüğün daha fazla artmaması için akıl hastanesine karantinaya gönderilen ilk belirlenen körler ile sayısı her gün artan körlerin karantinaya gelmeye devam etmesi, hastanede asayişi sağlamaya çalışan askerlerin kör olmaya başlaması ile devam ediyor. Hastanenin diğer koridorunda henüz kör olmamış, her an kör olacak insanlar da var.
Yazar, adeta insanlığın yarattığı düzenin tepe taklak olduğu, kimsenin birbirine yardım edemediği, kaosun baş gösterdiği, beyaz körlüğün hızlıca yayıldığı, pisliğin arttığı, insan leşlerinin kentin ortasında yüzdüğü, ölülerin gömülemediği bir ortamı tasvir ediyor. Bu körlük çıkmazı içinde görmeden hayatlarını yaşamaya çalışan bir grup insanın çaresizliğine kentte gözleri gören tek kişi olan bir kadın rehbelik ediyor.  Konunun ürkütücülüğü yanında hala gözü gören bir kurtarıcının olması adeta kör olan şehirdeki bütün insanların çaresizliğinin ve yaşama savaşının gözü oluyor.


9 Ağustos Kitapseverler Günümüz Kutlu Olsun.
İyi okumalar...    

26 Temmuz 2017 Çarşamba

BABAM ve BEN-Patrick MODIANO & Jean-Jacues SEMPE

"Babam ve Ben" öykü kitabı son dönemlerde okuduğum en naif öykü kitaplarından biri. Kitabı bitirdiğimde  kendi çocukluk anılarımı düşündürken buldum kendimi, çocukluğumda büyüyünce olmak istediklerimi hatırladığımı fark ettim :)
Öyküye dönecek olursam, babası ile birlikte Paris'te yaşayan Cathrine öyküsünde, Cathrine annesi gibi dansçı olmak istiyor ve babası gibi gözlük takıyor. Dans hocası ise  Cathrine'in dans ederken gözlüklerini çıkartmasını istiyor...
Cathrine babası ile birlikte yaşadığı apartman dairesinin alt katında, babasının iş yerinde danstan arta kalan zamanını geçiriyor. Babası ve şiire düşkün ortağı Bay Casterade arasındaki iş konuşmaları , dans hocası ile ilgili öğrendikleri, arkadaşı Odile'in ailesinin verdiği partiye babası ile katılışı, babasının kızıl arkadaşı Bay Cheverau 'nın hayatlarındaki yeri ve nihayet annesine kavuşması sürecinde çocukluğundan kalan unutulmaz zamanları anlatıyor.  
Cathrine çocukluğunda önemli bir şey keşfediyor; gözlüklü ve gözlüksüz iken gördüğü dünyasının farkını tarif ediyor.

İyi okumlar... 

16 Temmuz 2017 Pazar

BİN BİR SURAT REFLÜ-Prof.Dr.A.Melih ÖZEL

Size Gastroözofagual Reflü teşhisi konulmuşsa  bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Reflüyken hissettiklerinizi tıpa tıp anlatıyor ve bunun neden olduğunu anlamanıza yardımcı oluyor. 
Birkaç ay önce geçirdiğim gastroözofagual reflü hastalığı sırasında  kitabı okudum. Göğsünüzde yanma, midenizde bulantı varsa ve mideniz ağzınızda sanki ise, birde sindirim sisteminizde bununla birlikte karışıyor ise reflü olmuş olabilirsiniz. Doktora görünmek şart . Reflülüyken, yemek yemek insana acı veriyor. Midemin hayatımda ne kadar önemli bir yeri olduğunu reflüden sonra farkettim. :)  Bunun arkasında psikolojik nedenlerde varlık gösteriyor olablir , ama ben şu anda onu bir kenara bırakıyorum ve  kitapta anlatılanlara dönmek istiyorum; "Bende reflü mü var", "Nasıl oluyor da oluyor", "peki ben şimdi ne yiyip ne içmeliyim" soruları üzerinden hastalığa cevap veriyor. Ayrıca kitabın sonunda  reflümüze dokunmayacak, midemize rahatsızlık vermeyecek sağlıklı  ve lezzetli bir menü var. Ben doktorumun tavsiyesi ile bu kitabı okudum, çok yararlandım ve sizinle paylaşmak istedim. Herkese sağlıklı günler dilerim.

İyi okumalar...

6 Temmuz 2017 Perşembe

ALBAYA MEKTUP YOK-Uzun Öykü

Merhaba, dördüncü kitaba yine Gabriel Garcia Marguez ile devam etmek istedim. "Albaya Mektup Yok" kitabı   gururlu bir albayın hikayesini anlatıyor.
Öyküde bir süreklililik var.  Albay her cuma rıhtıma gidiyor. Hizmetlerinden dolayı vaat edilen emekli maaşını bekliyor.  Albayın mektubu gelecek mi? Albay'ın ailesinin, -karısı ve horozu- çektikleri fakirlik hatta "açlıktan ölecek halde" oldukları kitabın ilk cümlesinden itibaren anlatılıyor. "Peki nasıl geçiniyorlar?" sorusu tamda burada sorulmalı. Bunun yanında  hayatlarında oğullarını kaybetmenin verdiği üzüntüyü yaşıyorlar. Albayın kendisi gibi emekli maaşı bekleyen arkadaşları bu dünyadan göç etmişler. Albay ise umudunu hiç yitirmiyor. Zorluklara rağmen yaşamda kalmanın savaşını veriyor. Albay için yaşamak ödün vermeden umudunu yitirmeden anlamlı. Ülkede sıkı yönetim var. Gece sokağa çıkma yasağı yaşanıyor. Kasabada birde  "Peder Angel" var, gösterime gelen sinema filmlerinin ahlaki sınıflandırmasını yapıyor. Kulede çanlar çalıyor. On iki vuruş filmin kimseye uygun olmadığını gösteriyor. Uygunsuzluğa rağmen film izlemeye  cesaret eden olacak mı ? Bu uzun hikayeyi  okurken yukarda beliren sorulara cevap bulabilirsiniz ..

İyi okumalar..

23 Haziran 2017 Cuma

KIRMIZI PAZARTESİ (ROMAN)

Merhaba 💗, Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia  Marquez'in 7. romanı olan Kırmızı Pazartesi 106 sayfalık kısa bir roman. Kısa olmasına rağmen oldukça etkileyici ve sürükleyici 💘. Roman bir süre aklınızdan çıkmıyor. Okurken ise romana  kaldığınız yerden devam etmeden önce iki üç sayfa öne gidiyorsunuz, çünkü kişileri ve olayı tazelemek gerekiyor. Romanda kasabada yaşayan birçok isim yer alıyor...
Kırmızı pazartesi bir cinayet romanı. Romanın baş kahramanı Santiago Nasar. Başpiskoposun kasabayı ziyaret edeceği bilindiği için kasaba halkının birçoğu onu selamlamak üzere limana gitme telaşındadır. Pablo ve Pedro Vicario kardeşler (onlarda kasabada yaşamaktadır) bir gün önceki düğün sonrası ailelerinde  yaşanan  trajediden Santiago Nasar'ı sorumlu tutulmaktadırlar. Bütün roman boyunca Santiago Nasar'ın bundan haberi olmadığını düşündürüyor yazar. İster istemez okuyucu olarak acaba Santiago Nasar suçsuz mu diye düşünmeden edemiyorsunuz !Santiago Nasar dışında herkes Vicario kardeşlerin onu öldürmek istediğini (öldürmek için beklediğini) biliyor. Eğer Bayardo San Roman kasabaya gelip Angela Vicario'yu görmeseydi ve düğün gerçekleşmeseydi, belkide bu cinayet işlenmeyecekti... Yazar, Santiago Nasar'ın iç dünyasını romanda yansıtmıyor, kasabada duyulan bu olay karşısında, kasabada yaşayanları toplu davranışını yansıtmaya çalışıyor. Cinayet sonrası  sorgu yargıcı rapora şu notu yazıyor;" Kader bizi görünmez kılar".👀

İyi Okumalar....

14 Haziran 2017 Çarşamba

TÜRKİYE HiKAYELERİNİ ANLATIYOR


İkinci olarak tanıtacağım kitap Can Yayınlarının yayınladığı "Türkiye Hikayelerini Anlatıyor" öykü kitabı. 116 amatör yazar  ve 116 seçilmiş hikayeden oluşuyor.  İçindekiler kısmında çeşitli başlıklar altında,  konusuna göre sıralanmış öykülerden oluşuyor. Kitapta örneğin; aile hikayeleri, köy ve taşra hikayeleri, aşk ve delilik, ölüm, şehir hayatı, yardımlaşma, dostluk vs. ile ilgili hikayeler bulabilirsiniz. Bunlar gerçek öyküler; yaşanmış, deneyimlenmiş ve yazılmış. Eğer tanınmış yazarlardan değil de, amatör yazarlardan öyküler okumak ilginizi çekerse "Türkiye Hikayelerini Anlatıyor" kitabına zaman ayırınız lütfen. Ben kitabı elime alıyorum ve rastgele açılan sayfasındaki öyküyü okumaya başlıyorum. Hepsi samimi ve ilginç itiraflar barındırıyor. Hepsi bizim gerçeklerimiz...



Bu kitabın benim için  özel bir önemi var, çünkü 319. sayfada "Bir Korku Anı" başlıklı öyküm yer alıyor. Çocukken ev içinde yaşadığım bir korku anını yazarak anlatmaya çalıştım. Bu korku anımı herkeslerden saklarken, yazı defterime imdadıma yetişmiş. Şimdi ise herkesle paylaşabiliyorum. Bugünden geçmişe baktığımda gülümseyerek ve gönül rahatlığıyla aşılamayacak hiçbir korku yoktur diyebilirim :) ...

İyi Okumalar 

Neşe ATACI

10 Haziran 2017 Cumartesi

İMKANSIZIN ŞARKISI (ROMAN)


“Ölüm yaşamın bir karşıtı olarak değil parçası olarak vardır” vurgusunun öne çıktığı “İmkansızın Şarkısı”  Haruki Murakami’nin şiirsel akıcılıkla yazdığı sürükleyici bir roman.   
Murakami bu romanında renkli karakterler tanıtıyor bize. Vatanabe, Naoki ve Kizuki arkadaşlığı ile başlayan romanda bu roman karakterlerinin birbiriye ilişkilerine karakterlerine ve aile hayatlarına dokunuyor.
Ölüm temasını, ayrılık acısını, yaşamda yalnız kalma hissini arkadaşlığın konuşulmadan yaşanan iç dünyasını açıklıkla ve cesurca ele alıyor. Romanda üniversite hayatı hakkında önemli dokunuşlar var. Romanın ilerleyen bölümlerinde üç karakter daha tanıtıyor bize Murakami;  Faşo, Nagasava, Midori ve Reiko.  Faşo ve Nagasava Vatanabe’nin üniversite hayatında yurtta tanıştığı arkadaşları. Faşo; titiz ve takıntılı bir karakter romanı okurken gülümsemenize neden oluyor. Nagasava; zengin hırslı ve çapkın bir erkek. Vatanabe’nin aynı bölümde okuduğu Midori ise, cesur bir kadın ve onun hayatına renk veriyor. Reiko orta yaşlı bir kadın. Naoko’nun  sanatoryumda en iyi arkadaşı.
Naoko ve Vatanabe’nin sıradışı aşkı, arkadaşlığı, hayatın karmaşıklığı ve hayatın içinde yer edinmeye çalışan,  hassas, kırılgan ve saf gençlik duygularını yoğun bir erotizm eşliğinde okuma imkânı veriyor.
Murakami diğer romanlarında olduğu gibi bu romanda da müzikten hiç vazgeçmiyor. You tube müzik videolarından romanda geçen müziklere ulaşmak mümkün. Müzikler romanın sesi gibi… Ben müziklerin çoğunu romanı okurken dinlemeye çalıştım.  

  Romandan etkileyici bulduğum cümleleri de paylaşmak istiyorum;
“Peki insanlar kalbini açınca ne oluyor? İyileşiyorlar…”
“Kendinden korkmak için çok fazla şey buluyorsun, dedim”
“Çünkü gerçek dünyada insanlar böyle yaşar; birbirlerini bir şey yapmaya zorlarlar.”
“Herkes için adaletin yerini bulması yada herkesin mutluluğa ulaşması imkansızdır, sonunda kaos galip gelir.”
“Hiçbir gerçek bir sevdiğinizi kaybettiğimiz zaman duyduğumuz kederi gideremez. Her ne öğrenirsek öğrenelim bir sonraki beklenmedik üzüntüde bir yardımı olmuyor”
"Orada ölüm yaşamı oluşturan öteki öğeler gibi bir öğeydi sadece. Orada ölüm yaşama son noktayı koyan bir öğe değildi.”
“Tek istediğim bilinmedik bir kentte uykuya dalmaktı.”

İmkansızın şarkısı romanını okurken kendinizi ağlarken bulabilirsiniz ….

İyi okumalar

9 Haziran 2017 Cuma

MERHABA

Merhaba,
Kitap okumayı babamdan öğrendim diyebilirim. Sürekli okuyan bir baba ile büyümüşseniz, yetişkin olduğunuzda yapacağınız şey edindiğiniz bu alışkanlığı,  kişisel sayfanıza taşımak oluyor. Bende okuduğum kitapları açtığım  "Open Eyes" kişisel sayfamda (bloğumda)  paylaşmaya  karar verdim. Hayal gücümüzü geliştirmek, yeni karakterler tanımak, ve belkide istemediğimiz son ile biten romanlar hakkında kendi fikrimizi söyleyebilmek için en iyi yol bu...
Okuduklarım ve yayınlandıklarım hakkında yaptığım yorumlar ilginizi çekerse lütfen bu sayfada gözünüzü açın" çünkü, sizin de  bu konuda söylemek istedikleriniz olabilir..
Yeni roman kahramanlarını tanımaya, onların hayatlarını okumaya, düşünmeye ve yaşamımızı renklendirmeye ne dersiniz? 
Sevgiler