11 Şubat 2018 Pazar

Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul- Murat GÜLSOY

Merhaba,❤ Ocak ayı boyunca  yeni hikayeler ile meşguldüm. Kitap okuma serüvenime yine Murat GÜLSOY ile devam ettim. "Öyle Güzel Bir Yer ki" ve "Bu Kitabı Çalın" 'dan sonra  "Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul"adlı  12 öyküden oluşan kitabı tamamladım. Öykü kitabı 179 sayfa 3.basıma ulaşmış ve Can Yayınlarından yayınlanmış. 1999 yılında ilk baskısı yayınlanmış olan "Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul" Murat Gülsoy'un ilk kitabı. Çok ilginç  hikayeler okudum. Hikayelerin baş  kahramanlarının  sesinde ortak bir yön buldum; şöyle bir tarif yapılabilir bence, aslında özünde  çekingen, hatta korkak, her şeyi eline gözüne bulaştırdığını düşünen,  kendini önemli görmek isteyen ama bir anda  zavallı hisseden, kendini değiştiremeyen, hep bir eski sevgili hesaplaşması olan,  kader ve kişisel iradeyi sorgulayan bir kişilik göze çarpıyor. Bu tarz hikaye kitaplarında en sevdiğim şey kitabı okuduktan sonra diğerlerine nazaran aklınızda kalan bir yada  iki hikaye olduğunu fark etmeniz. Ben benim hikayemi buldum, acaba, sizin aklınızı hangisi daha çok meşgul eder :) 
Beni meşgul eden hikayenin adı : Mahşerin Otuz Beş Dakikası
Hikayeyi anlatmak kolay değil çünkü çok boyutlu gibi ama sadeleştirecek olursam şöyle anlatabilirim; Hastaneye, doktor randevusuna koşan bir adam var. Zihninde  öteki kendi ile konuşuyor,  yani hikayede şeytanın avukatı olarak tarif edilen bir ses var, ve o ses geçmişi yargılıyor. Hikayenin ilk satırlarında kahramanın yaşadığı panik ve karamsarlık ölümcül bir hastalığa yakalanmış biri, dedirtiyor okuyucuya. Tedavinin tüm sırlarına hakim gökyüzünde yaşayan güneşin anasına ulaşmaya çalışıyor. Güneşin Anası sizce kim olabilir ? Her yerde insanlar var. Şuanda kırılgan ama bir o kadar kontrolü elden bırakmayan bir adam. Terden sırtına gömleği yapışmış  hastanenin merdivenlerini çıkıyor. O kalabalık içinde yalnız, mahşer günündeki kadar yalnız. Saat 12:25 randevusuna daha 5 dakika var. Sekretere çekinerek yanaşıyor. Sekreter ise oturup beklemesini söylüyor. Onu umursamıyor bile o kadar alışmışlar ki ! Kendine çeki düzen veriyor hikaye kahramanı gurur duyuyor kendiyle randevuya zamanında geldiği için. Bir anda evdeki kendi ile hastanedeki kendini düşünerek  aile bireylerinde geç belirme eğilimi göstermesine karşı, kendisindeki hastalığın erken başlamasının aceleciliğinden olabileceği aklına geliyor. Bir anda babasını düşünüyor ve zihninde babasının aceleciliğini övdüğü sahneleri izliyor. O şeytansı ses beliriyor, er yada geç sonun kaçınılmaz olduğunu hatırlatıyor.  İşte gördüğünüz gibi kahraman herkes gibi  kendisiyle meşgul... :) Daha ne detaylar var bir bilseniz, neyse ben saatin 12:59 'u gösterdiği kısma geçiyorum. Biri beni durdursun yoksa hikayenin tümünü anlatacağım :)) ...
Saat 12:59 ,13:06, 13:14, 13:19 Kafasındaki mahkeme çeşitli başlıklarda yargılamaya devam eder. Sonunda şeytanın avukatının ortaya çıkardığını,  sayın yargıç ve tanıklar öğrenir.Şu ana kadar ne kadar çok şey düşündüğünü fark eder. Düşüncenin hızını düşünür. Sırrının şifresi çözülür, sırrı artık sıradan bir gerçekliğe dönüşür. Saat  13:30'u gösterdiğinde geçmiş gelecek ile kesişir ve doktor onu muayene eder hastalığın önemsiz bir genetik miras olduğunu öğrenir ve rahatlar.
"Gaia ile Tanışma", "Kadınların Gölgesinde" ve "Körebe" kitaptan aklımda kalan diğer hikayelerdi. Bunu da son olarak belirtmek istedim.

İyi Okumalar...