18 Temmuz 2020 Cumartesi

Şiir Saati


Dört Mevsim

Bahar mezarına gömsünler sizi
Yapraklar gibi buluştunuzdu
Kokular gibi seviştinizdi
Bahar mezarına gömsünler sizi

Yaz mezarına gömsünler sizi
ilk kezmiş gibi buluştunuzdu
Son kezmiş gibi seviştinizdi
Yaz mezarına gömsünler sizi

Güz mezarına gömsünler sizi 
Salkımlar gibi buluştunuzdu
Ağular gibi seviştinizdi
Güz mezarına gömsünler sizi

Kış mezarına gömsünler sizi
Sokaklar gibi buluştunuzdu
Çarşılar gibi seviştinizdi
Kış mezarına gömsünler sizi                                                                         Cemal Süreya
                                                                                                                          (1931-1990)

Ve
Dört Mevsim Şarkısı (Fazıl Say& Serenad Bağcan)

                           

11 Mayıs 2020 Pazartesi

Bize Göre,Gurabahane-i Laklakan, Frankfurt Seyahatnamesi-AHMET HAŞİM


Merhaba, merhaba... Ah Pandemi günlerindeyiz. Corona 19 virüsü ile savaş verdiğimiz bugünlerde, herkeslerin morali bozuk olabilir. Veya daha kolay bozulabiliyor olabilir.. Ama geleceğe güvenle ve umutla bakmak bizim doğamızın gereğidir. Her şeye rağmen hayatta kalmak ve yaşamak için mücadele etmeliyiz. Bu virüsü de tanıyıp onunla baş etmeyi öğreneceğiz. Şimdilik cerahhi maske, eldiven ve 1,5 -2 metre sosyal mesafeye dikkat ederek sosyalleşmeye devam etmek gibi bir durumdayız. 11 Mayıs'ta Ülkemizde hayat normalleşmeye başlayacak gibi.  11 Mart'ta tespit edilen ilk vakadan bu yana iki ay geçmiş .


Bu kez Ahmet Haşim'den bahsedeceğim size. Elimdeki kitapta Ahmet Haşim'in "Bize Göre" (1928), "Gurabbahane-i Laklakan" (1928) ve Frankfurt Seyahatnamesi" (1933) olarak yayınladığı eserleri (düzyazıları) toplanmış. Günümüzün Türkçesine Mahir Ünlü tarafından aktarılmış ve İnkılap kitapevi tarafından 1999'da yayınlanmıştır. Ben bu kitabı Beyazıt'ta olan Sahaflar çarşısından almıştım.  Üniversite yıllarımda izini sürüyordum  Ahmet Haşim'in. Edebiyatçının Derlemelerinin bir arada olduğu bir kitabını arıyordum ve bulduğumda çok mutlu olmuştum. Ahmet Haşim 1885-1933 yılları arasında yaşamıştır. Galatasaray Lisesinde yatılı öğrenim görür. Bir süre Hukuk eğitimi alır ve daha sonra Fransızca öğretmenliği yapar. Edebiyata yakın ilgi duyar ve bazı dergilerde şiirleri ve düzyazıları  yayımlanır. Bu dergi /gazeteler,  İkdam, Meşale, Akşam ve Dergah'tır. Ahmet Haşim'in istediği sanat; anlam ve ahengin birbiri içinde eriyip kaynaşmasından oluşan sanattır. 
 Ben, Ahmet Haşim ile ortaokul sıralarında Edebiyat dersinde tanıştım. O zamanlar Edebiyata olan ilgimin henüz farkında değildim. Ancak içten içe ders programımda ki Türkçe derslerinin saatleri hep aklımda kalırdı. Ve ders boyunca konulara hem merak duyardım hem de mutlu olurdum. Bir gün derste  "Ay" metnine sıra geldi.  Sağ ucunda denemenin yazarının yani Ahmet Haşim'in fotoğrafı vardı. Türkçe öğretmenimin sınıftan birini seçip denemeyi okutması ile başladı ders. Ve yazının anlatmaya çalıştığının incelenmesi ile devam etti. Ben, gözümüzden kaçan olguları ele alışı, betimlemeleri, gözlemleri ve söyleyiş güzelliğinden çok etkilenmiştim.   Aklımda kalan edebiyatçılardan biri oldu.  
Derste okuduğumuz Ay Denemesinde ; "Güneş, bütün gün insana doğru ve fakat acı şeyler söyleyen arkadaştır. Onun ışığında eğlenmenin ve mutlu olmanın hiç olanağı var mı ?.... Sonunda akşam oldu. Karanlık bastı. Karşıda yemek yiyen yoksul ailenin kirli kızları, yüzlerine vuran ay ışığı içinde birer süslü simge olmuşlardı. Denizin bulanık suları boşalmış ve onun yerine şimdi kıyının kumları üstünde ışıktan bir su sallanıp şarkı söylüyordu....Ay! Ay! Ay! Yalancı Ay ! Düşünmekten yorulanları dinlendiren düş gücü gibi güneşten bunalanları da avutan sensin ! " diyordu Edebiyatçı Ahmet Haşim. 
Bugün blog yazımda ise tanıttığım toplama kitabından denemelerini okuduğum dönemde Harika diye yanına not ettiğim  "ELEŞTİRMEN" denemesini olduğu gibi aktaracağım. Şimdiden iyi okumalar...
"Bir Mühendisi, bir şairi, bir doktoru, adını yaşadığınız sürece işitmediğiniz herhangi bir uğraş dalında çalışan birini hiç anlamadığınız, bir işinden dolayı beğenir gib olunuz. Hemen bütün erdemler sizindir: İyilikseversiniz, zekisiniz, sevimlisiniz, eğitimlisiniz; bilim ve kültürünüze hiç diyecek yok!
Buyrun 5 satırın sonundan aşağıya koyduğum fotoğraftan kitaptan okur gibi olsun diye, okumaya devam edelim    






8 Mart 2020 Pazar

SUZAN DEFTER-Ayfer TUNÇ


Merhaba, 14 baskı yapmış ve Can Yayınlarından yayınlanmış bir Ayfer Tunç romanı olan Suzan Defter bu sefer size anlatmak için seçtiğim roman oldu. Yüz yirmi yedi sayfalık bu kısa romanı okumak istememin nedeni aslında kurgusu. Hikayesine geçmeden önce romanın kurgusundan bahsetmek isterim. Roman 16 Kasım'da başlıyor ve 10 Aralık'ta bitiyor.  Romanda gün tarihi var. Yıl bilgisi ise günlük notlarının  içinde veriliyor. Örneğin: 12 Eylül 1980 tarihi var, ihtilal dönemi bilgisi geçiyor ve Kıbrıs harekatının yapıldığına dair günlük bilgisi var... Bir erkek ve bir kadının bu tarihlerde günlüklerine hayatlarından not aldıklarını okuyoruz. Bu kitabı okurken bir okuma taktiği geliştirmeniz gerekebilir, çünkü aynı anda iki günlük okuyoruz:) . Ben şöyle yaptım örneğin 16 Kasım için sırasıyla birinin yazdığını okudum sonra ikinci günlükte  aynı tarih için yazılanları okudum ve buna her gün için aynı düzenle devam ettim. Böylece hikayenin ne anlatmaya çalıştığını anlamaya çalıştım. Hikaye kopmadı.  Roman kahramanlarımız tanıtayım; Ekmel bey ve Derya.  

Bu ilginç kurgulu roman 12 Eylül'ün gölgesinde boğulan bir aşk hikayesi, Suzan'ın aşk hikayesini anlatıyor, diyerek kafanızı karıştıracağım. Eminim kafanızın karışacağına, çünkü kahramanları tanıtırken Suzan diye birinden bahsetmedim. Ayrıca kitabın adı da Suzan defter.  Peki Ekmel bey aşık olunan erkek diyelim, eğer öyleyse ise Derya kim ve neden romanın kahramanı Derya da Suzan değil ? diye soruyorsanız, Hikaye'ye geçme zamanı gelmiştir diyebilirim. :))) 
Bu romanda iki ayrı hikaye var. Biri Ekmel beyin hikayesi, Ekmel bey okunur okunmaz unutulacak olan kendi hikayesi ile ilgili günlük tutmaya karar veriyor. "Ölüme hitaben bu defter dolunca ben seni unutsam dahi sen beni unutma diyor gel ve bul beni". Diğeri Derya'nın hikayesi; Suzan ve Abisinin aşkı arasında  parçalanan bir kadın aslında Derya, bu bilgileri günlüklerine yazdıklarından öğreniyoruz. Bu iki kahramanın neden bu halde olduğunu günlüklerine aileleri ile ilgili yazdıkları itiraflar içinde gizli aslında. İki kahramanın da sevgi, aşk, aile ile ilgili geçmişlerinden getirdikleri sorgulamaları var. Kurgunun zirvesi kahramanların birbiriyle tuhaf bir şekilde karşılaşması bence. Unutmadan ! işte bu karşılaşma sırasında Derya kendini Ekmel Bey'e Suzan olarak tanıtıyor ve Ekmel bey'e Abisi ve Suzan arasındaki aşkı kendi Suzanmış gibi anlatıyor. Şimdi yukardaki karmaşanın çözüldüğünü düşünüyorum :))..  Elbette Ekmel beyin de anlattıkları var. Şu kadarını söyleyeceğim, eşinden ve kızından ayrı yaşamaktadır, onun da itiraf edemediği, gizledikleri var elbette; bir hiç olduğu duygusu..
İki kahramanın bir biriyle karşılaşmaları da çok ilginç. Mesleği avukat olan Ekmel Bey işyeri olarak kullandığı ofisini satmaya karar verir ve emlakçıya ilan verir. İlandan sonra ev için gelen müşterilerden biri de Derya'dır. Ancak Derya kendisini Suzan olarak tanıtır. Suzan yani Derya'nın eve alıcı gözle bakmadığını anlayan Ekmel bey rahatlar  aslında Ekmel Bey'in de evi satmaya niyeti yoktur. Birbirleriyle tuhaf bir şekilde iletişimleri gelişir, birbiriyle görüşmeleri Suzan'ın yani Derya'nın her gün Ekmel beyi ziyaret etmesiyle devam eder. 
 Günlüklerinin sonuna geldiğimizde, Ekmel bey ve Derya ne anlattı diye soracak olursanız, herkes kendi yolunda ilerleyecek gibi geldi bana. Ekmel bey "ölmek ne zor bir tecrübeymiş "anafikrine ulaşır. Derya ise Suzan olmak talih değilmiş. İçimize hapsettiğimiz hayatı konuştuğumuz yeter. Hayatımı yeni baştan kuracağım der. Ve günlüklerde yazılanlar son bulur. Bana gelince  okuyucu olarak kahramanların dünyasından romanın son sayfasını çevirerek ayrıldım. Yazımı  8 Mart için hazırladım. 
NOT: Kahramanların  iç seslerine bu romanda günlük notları tercüman oluyor. Takdir edersiniz ki günlük notları kişiye ait en özel yazılardır, ve hatta kimseye söyleyemediğimiz, yazıya döktüğümüz itiraflardır.
          8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN
         

         İyi okumalar.... 





13 Şubat 2020 Perşembe

Şiir Saati






            




Yalnızlık, yaşamda bir an
Hep yeniden başlayan...
Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan
Kovdukça kovalayan...
Paylaşılmaz.

Bir düşün'de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz
                                                                                      
                                                                                        Özdemir ASAF
                                                                                          (1923-1981)
                        
                                                                                   

31 Ocak 2020 Cuma

Suzi AMADO-RUHUNA PANSUMAN


Merhaba, bu kez kendi duygusal ilk yardım çantanı hazırla diyen yazar Suzi Amado'nun "Ruhuna Pansuman" adlı kitabını tanıtmak istiyorum. Bu dönem ülkemizde Deprem için ilk yardım çantasını herkesler hazırlamışken :) duygusal ilk yardım çantasından da "Ruhuna Pansuman" kitabı aracılığı ile söz konusu etmek istedim.   

Suzi Amado'nun Kitabı Ceres Yayınlarından çıkmış ve ikinci baskıya ulaşmış. İlk yayın tarihi Ekim 2017. "Ruhuma Pansuman" bir kişisel gelişim kitabı. Kendi blogumu 2017 yılında açarken sadece okuduğum kurgu romanlar hakkında yazı yazmayı ve yazdıklarımı paylaşmayı hedeflemiştim. Kişisel gelişim kategorisi tavsiye için bence zor bir kategori. Fakat günler ilerlerken karşılaştığım çok değerli insanlardan ki hepsi de sağlık sektöründen -biri Psikolog diğeri dahiliye hekimi- bugüne kadar okuduğum  kişisel gelişim kitaplarını tavsiye ettiler. Yani demek istediğim kaynaklarım sağlam :)) Yaptığım işte sorumluluk duygusu taşıdığımı anlamışınızdır umarım. 
Suzi Amado'da Klinik Psikologu. Koç Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun. Yüksek lisansını Klinik Psikoloji üzerine ODTÜ'de yapmış. İkinci yüksek lisansını, California Institute'te dışa vurumcu sanat terapisi odaklı evlilik ve aile terapisi üzerine tamamlamış. Yazarla ilgili bilgilerden sonra, okuduğum kişisel gelişim kitaplarından ilk üçünün adını yazmak geldi içimden; -bu arada sırada bekleyen üç dört kitabım daha var. Belki onları da ilerleyen zamanlarda paylaşırım... 
1- Dr. Joe Dispenza -Kendiniz Olma Alışkanlığınızı Kırmak (Zihninizi yenileyip yeni bir zihin yaratmanın yolları)
2- Suzi Amado- Ruhuna Pansuman (Bilinçli Farkındalık) 
3-Erkan Sarıyıldız- Anormal Kitap (Her hastalık yanlış bir düşünce modelinin bedendeki yansımasıdır)
Yazarın dediği gibi hepimiz hayatta zor günler yaşıyoruz. Bazılarımız ara sıra, bazılarımız sık sık. Vücudumuzda her zamankinden farklı bir şeyler hissettiğimizde hekime gittiğimiz gibi  kendimizi yalnız hissettiğimizde, başarısız gördüğümüzde, kaygılar girdabına düştüğümüzde , reddedildiğimizde Suzi Amado yapabileceğimiz bazı şeyler var diyor. Bu kitaptaki önerileri yapabildiğin kadar yap ve sana iyi gelenleri yap, diyor. Yok hiç birşey iyi gelmiyorsa kendine zarar vermeye kadar gidecek düşüncelere sahipsen profesyonel yardım al, diyor.
Kitap kendine iyi bak bölümü ile başlıyor. Her başlıktan sonra konuyla ilgili alıştırmalar var. :) Alıştırmalar dedim çünkü kitap aktif bir kitap. Okuduğunuz insan ruhuna iyi gelen hatırlatmalardan sonra size en sevdiğiniz müzik listesini, en sevdiğiniz arkadaş listesini yazdırıyor. Bunları yapmak bana iyi geliyor başlığı altında da  size iyi gelen aktiviteleri yazdırarak hayat karmaşasında size iyi gelen şeyleri hatırlatıyor, farkındalığı arttırıyor.... 
 Ben tüm alıştırmaları aksatmadan yaptım. Bir sürü not almışım doğal olarak :) Okul yıllarımda da ödevlerimi aksatmazdım ama önce sevdiklerimi yapardım. Bu da  benim kişisel gelişimim :))  
Kitapaki "Şükran takvimini" de doldurmaya çalıştım, ben nelere şükrettiğimi gördüm. Mindful (Bilinçli farkındalık) önerileri var, kendi iç dünyanı merakla keşfetmeyi sağlayan. Öfkelendiğinde, üzüldüğünde bu duyguların içinde kaybolmadan onlara yanıt vermeyi örneklemiş sonra sizde güncel konularınıza bunları uygulayabiliyorsunuz.
Böyle işte, blogumda bir kişisel gelişim kitabından da bahsetmiş oldum. Bana iyi geldi, ve ruhuma pansuman oldu... Kitabı okuyalı bir yıl geçmiş o dönem ruhuma pansuman olmuştu 💓🙏🙏. O günden bugüne yeni yeni pansumanlara ihtiyacım olmadı değil. Burada okuduklarıma hep birşeyler ilave ettim, unuttuklarım da oldu elbette, olunca kitaba tekrar tekrar baktım nasıl olsa kütüphanemde. Bu iş böyle bir şey, kurgu roman gibi bir sonu yok. Hep gelişim, hep gelişim :)
Size iyi gelen şeyi bulabilirsiniz :)

İyi okumalar.... 

19 Aralık 2019 Perşembe

CAMDAKİ KIZ-Gülseren BUĞDAYCIOĞLU

Merhaba, hayat ilgi odaklarımı başka yönlere çekse de, 2019 yılı sonunda eski alışkanlığıma döndüğümün müjdesini veriyorum. Kadim dostum Roman'a :). Bu kez 25. baskısını yapmış "Camdaki Kız" romanını tanıtmak isterim.  Doğan Kitaptan yayınlanmış ve 350 sayfa. İlk yayın tarihi Mart 2019 bu yılın başında yayınlanmış, yeni bir roman.  Benim de yazara ait  okuduğum ilk roman. Yazar, gerçek bir hikayeyi romanlaştırmış.

Romanı televizyon programında yazarı ile yapılan söyleşi sırasında keşfettim. Yazar Psikiyatr Dr, aslında mesleği gereğince tanıdığı farklı dramları anlatarak toplumumuzun gerçeğine ışık tutuyor gibi de geldi bana. Yarının yetişkinlerinin dünün çocuklarının aile içinde yaşadıkları, bu yaşananların hayatlarına etkilerini okuyoruz. Beni de en çok etkileyen söze sıra geldi "Kader motifi". Bu batı romanında rastlanabilir bir ifade değil, yani çok bizden..  Anlatılan hikaye o kadar enteresan ki, biraz Türk filmi gibi, romanda yazarın sesi italik. Bu arada bir psikiyatr doktorun mesleği gereği karşılaştığı hayatları dinlerken  onlara dahil oluşunu da okuyorsunuz. Yani Psikiyatrlar da bir nevi hikaye okuyucuları.   
Yazar romanda muayenesine gelen danışanlarından Nalan ve Hayri'nin hikayesini anlatıyor. Bir aşk hikayesi bu.  Nalan Hayri'yi hala seviyor, ancak Hayri başka birisine aşık olmuştur. Hayri varoş çocuğu, Nalan ise şehirli bir kadındır ve hep lüks içinde yaşamıştır. Ancak içten içe mutsuzdur, mutsuzluğunun nedenleri ile terapide yüzleşiyor. Bir gün Hayri bir Laz kızına aşık olur. Nalan bunu öğrendiğinde kriz geçirir. Hayri Nalan'ı bu sorunu çözmeleri için Psikiyatra getirir. Romanda en önemli konuşmalar doktorun muayenesinde gerçekleşiyor. Her birinin hayatları yani geçmişleri tek tek terapileri sırasında ağızlarından dökülüyor, bir çeşit günah çıkarma gibi...Bugün ise bir ayrılık yaşanacak, Nalan buna hazır değildir. Hayri'nin hayatında Nalan' dan önce köyde evlendirildiği karısı Türkan ve iki kızı da var. Türkan'ın da hayatı yani geçmişi çok ilginç.  
Romanın en akıcı tarafı kahramanların geçmişlerini okurken bir taraftan da hayatın aynı hızda onlar için devam ediyor oluşu. Biz geçmişlerini tanıyoruz, onlar ise kendi hayatlarındaki krizi nasıl çözecekleri ile ilgili çözüm arayışındalar. Yardıma ihtiyaçları var. :) Sonunda taşlar yerli yerine oturuyor mu dediğinizi duyar gibiyim .. Yok, yani aşk çok farklı noktalara evriliyor. Şunu söyleyebilirim Hayri'nin sonunu başka bir aşk getiriyor:)) Güldüğüme bakmayın, epey düşündürücü aslında.. Camdaki Kız kim mi ?  NALAN tabiki. Son olarak yazardan ilginç bulduğum birkaç alıntı yapmak istiyorum;  
                                                                       ***
Kaderimiz aslında doğduğumuz evlerde yazılır. Yine o evlerde yaralanır. O yaralarla büyür ve yine o yaraların bizi götürdüğü yere gideriz. Ancak mutluluk her zaman o yolda değildir!!
                                                                     ***
Bize çocukluk acılarını yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona aşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize!!
                                                                    *** 
 Zaten yara almadan bu dünyada yaşayabilmek mümkün mü ?Ancak biliyorum ki insan bu yaralar ile büyüyor ve var oluyor!!
                                                                    ***

Kader yolumuz bizi her zaman başarıya ve mutluluğa götürmüyor. Ancak o yolun bizi nereye götürdüğünü bilmekse, bize düşüyor!! 


     İyi okumalar....


10 Kasım 2019 Pazar

YARALAR, Şiir:ALEGRE



Merhaba, Bu kez "Yaralar" şiirimi   Feyoste tepesinin muhteşem yeşili eşliğinde, Şair Cihat Demir yorumuyla dinlemeniz için  bloğumda yayınlıyorum. Gökten bir şiir düşer aniden, ansızın :) 

Sevgiler..